
Merhabaleyin değerli izleyenler! Bir Ezel bölümü sonrası yine sizlerle beraberinko.
Pazartesi günü hatmettiğimiz 20. bölüm yine bünyelerimize ilaç gibi geldi.
Bu bölümün en önemli olaylarından biri şu oldu kanımca; her bölüm piç olmasına alıştığımız Ali bu bölümde öyle alengirli bir göt olma durumu yaşamadı. Onun boşluğunu Ezel doldurdu bu hafta. Ramiz Dayı, Ezel'i göt oğlanına çevirdi desek yeridir.
Nasıl mı? Anlatalım...
Şimdi efendim evvela şunu zihinlerinize şırıngayla gark edelim; bu bölüm Ramiz Dayı'nın; Ezel'i, onun sadakatini, durduğu yeri sınadığı bir bölümdü. Ve Ezel'in de affedersiniz şamar oğlanına evrildiği bir bölüm izledik bu sayede.
Sona sakladığımız cümlemizi çeyizinden çıkarıp ilk sıradan veriyoruz hemencecik:
Her şey Dayı'nın oyunuydu...
Bir soru indirelim gökten:
Bu bölümde kendisini gösteren Kandıralı, Dayı'nın düşmanı mı gerçekten?Hayır.
Kim bu Kandıralı?Dayı'nın adamı.
Ne kadar da sade, düz ilerliyoruz değil mi?
Devam o halde...
Kandıralı da bu oyunun bir parçası. Dayı'nın düşmanı ya da ona kazık atmış, hele hele kazık atıp da hayatta kalan tek kişi falan değil. Tam aksi, Ramiz'in en sıkı müritlerinden.
Dayı'nın kurduğu büyük senaryonun önemli taşlarından biriydi bu bölümde Kandıralı. Hazırlanan mizansen o kadar gerçekçiydi ki, arkada üç yüz bin tane adam falan, at misal... Ezel de yedi bir güzel bu yemi. Kendinden geçti, dünya başına yıkıldı elemanın. Hele o arabada Dayı'nın kızı olan Azad'ın anlattığı "
3 çocuğunu da kendi öldürdü" hikayesi mahvetti Ezel'i. Kendini tuzağa düşürülmüş hissetti yerli malımız.
Ama şifreleri çözüyoruz diye boşuna demedik, kafalardaki soru işaretlerini kaldırıyoruz işte:
Dayı'nın çocuklarını öldürdüğü falan yok. Tam tersi, çocukları öldürülürken eli kolu bağlıydı bu adam. Yüksek bir ihtimal herhangi bir düşmanı veya düşmanları yaptırdı bunu ve kanıtlarını da cezavine, gardiyanın gözü önünde gönderdi. Gardiyan da bu işin içinde. Dayı, efsaneliğine halel getirmemek için kendi yazdırdığı düzmece kitaplarla "
Çocuklarını kendi öldürdü" dedirtiyor.
Azad o kamerayı bilerek düşürdü. Ezel'in o görüntülere ulaşmasını istiyordu çünkü ve görüntüleri gören Ezel de ufo görmüş su sığırına döndü haliyle.
Neyse, biraz geriye dönelim. Kumarhaneye gidelim mesela. Cengiz, Dayı'yı göt ettiğini sandı örneğin, nah etti! Her şey yine Dayı'nın elindeydi, tüm ipler ondaydı. Cengiz - Ali ikilisine güçsüz, çaresiz gösterdi kendini bilerek. Ondan sonracığıma metruk binaya giderken de tek adamla gitti misal. Ulan koca Ramiz kızını kurtarmaya sadece bir şoförle niye gitsin? Ha ayrıca arkasından Cengiz - Ali ikisilisinin de geleceğini zati bilmekteydi Dayımız. Plan tıkır tıkır işliyordu yani.
Ezel'i sadakat sınavına sokan Dayı, yolda giderken aradı abimizi:
+ Temiz mi?
- Temiz.
Yarrak temiz Ezel! Neyi temiz amına koyim? Kızı bulmaya gidiyorlar, bulursalar annesinin rahmine geri yollayacaklar lan!
N'oldu? Yenik düştü sınavdan. Morali alt üst olmuştu çünkü kardeşimizin, Ramiz'in kendi çocuklarını öldürdüğünü ve kendinin de bir plan dahilinde dışarıya çıkarıldığını öğrendiği ya da şöyle diyelim, "
öyle öğrenmesi istendiği"ni öğrendiği için. Balatayı sıyırdı ve Ramiz de o konuşmada özellikle, "
Sen benim oğlumsun" dedi dikkatinizi çektiyse. Kendi oğullarını öldüren bir adamla -ki bu kısmı doğru değil- konuştuğunu fark eden Ezel, "
Temiz" dedi. Bir sınavdan daha kaldı anlayacağınız.
He bakın bir şey daha var; Kandıralı kardeş, "
Ben Dayı'nın en güvendiği ikinci adamıydım" dedi. Peki birincisi kimdi? Hiç merak ettiniz mi?
Bunun yanıtını ilerleyen bölümlerde vereceğiz. Çünkü ben dizinin 2 gizli senaristinden biriyim. Kerem Deren ve Pınar Bulut sadece görünenleri :) Hadi öptüm.
Sadakatin sınandığı bir bölümle ekrana geldi Ezel'imiz değerli izleyenler.
Aklıyla, müthiş oyun kurma tekniğiyle yedi düveli sıçırtan Ramiz Dayı yine ters köşe etti milyonları. Her şey kontrol altında anlayacağınız. Haftaya görüşmek üzere...